TÜRKİYE YÖNÜNÜ BİR AN ÖNCE SEÇMELİ
Dünya Ticaretinin Alışıldık Güzergahları ve Durakları Hızla Değişiyor.
Türkiye; Yönünü Bir An Önce Seçmeli
Yazar: Bilge Keykubat
Günümüzde dünyanın içinde bulunduğu süreç, ticaretin dengelerini çok farklı şekillerde değiştirebilecek bir durumda. Yeni akımlar, yeni ilişkiler ve yeni ihtiyaçlar günümüz çağına uygun bir şekilde oluşuveriyor. Artık gelişmeleri takip etmek çok zorlaştı. Günlük yaşanan gelişmeler baş döndürücü bir hal aldı.
Batılı ülkelerde yaşanan;
- Anayasa referandumunda büyük bir hezimete uğrayan İtalya Başbakanı Matteo Renzi’nin istifasını açıklaması (Bu İtalyanların da İngilizler gibi AB yanlısı politikaları reddettiğinin bir göstergesi),
- İngilizler’in Avrupa Birliği’nden ayrılması anlamına gelen Brexit kararının alınması,
- Son seçimlerde Avusturya halkının, sol eğilimli bir Cumhurbaşkanını tercih etmesi,
- Bulgaristan’da da son seçimde Rusya’ya yakınlığıyla tanınan sosyalist bir liderin Cumhurbaşkanı seçilmesi,
- Rus Bankalarının Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen’e 27 milyon Euro verdiği söylentileri, yakın gelecekte Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacak olması ve Le Pen in seçilme olasılığı.
- ABD’de yeni başkan seçilen Donald Trump’ın etkisinin ve felsefesinin eklenmesi.
- Avrupa Parlamentosu eski başkanı Martin Schuldz’un Alman Sosyal Demokrat Partisinin Başbakan adayı olması. Önümüzdeki ilk seçimlerde Başbakan Angela Merkel’ e karşı rakip olması, Eylül Ekim aylarında yeni vaatlerin ve söylemlerin çokça olacağı hararetli bir seçim dönemi geçeceğinin göstergesi olması.
- Şu anki iktidara verdiği şansı nerdeyse bitirmek üzere olan İran Halkının önümüzdeki aylar içerisinde yapılacak olan başkanlık seçimindeki etkisinin belirmeye başlaması.
- Yeni yapılan Hollanda seçimlerinde; anketleri yanıltan seçim sonuçları
- Ve tabi ki ABD Merkez Bankası (FED)’nın özellikle faiz hamleleri.
Bu gelişmeler AB’yi hem birlik anlamında hem de ekonomik anlamda sıkıntılı günlerin beklediğinin bir işareti olarak uluslararası uzmanlar tarafından gösterilmektedir.
Son dönemlerdeki gelişmelerin ışığı altında gözlemlenen İran ve Rusya yakınlaşması, olayı farklı boyutlara ulaştırıyor. Rusya’nın İran hava alanlarından kalkan uçaklarının Suriye sınırları içindeki noktaları bombalaması bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca uzun süre ABD ve AB ülkelerinin İran’a karşı tutumları ile İran’da Batıdan uzaklaşmıştır. Gelişmelerin sonucu olarak da enerji ve gıda sektörleri, önemini daha da arttırarak Rusya ve İran için önemli kaygılar arasına girmiş durumdadır.
Gelişmelere bağlı olarak Rusya, İran ve Çin’in, dünya enerji piyasasında daha etkin rol almaya, bu ülkeler arasına Brezilyayı da ekleyerek dünya gıda piyasasında daha etkin rol almaya çalışmaları beklenen bir ortak paydadır.
Son dönemlerde popülaritesi artan Orta Asya’yı; kendi tarafına çekmeye çalışan Çin ve Rusya’nın karşı karşıya kalma olasılığına, bir de Orta Asya’da ki Türki Cumhuriyetler ile kültürel geçmiş ve kan bağı dikkate alındığında Türkiye’nin de dahil olması, özellikle dünya enerji ve gıda piyasalarına farklı yönlerin çizilmesini kaçınılmaz hale sokmaktadır.
Günümüz tüm dünya için yeni gelişmelere gebe durumda. Her an bir dünya devi ülke çöküşe geçebilir veya orta düzey bir ülke de dünyanın önemli oyuncusu haline gelebilir. İklimsel koşullar, su kaynakları, gıda kaynakları, toprak her an önemini daha da arttırmakta. Artık ülkelerin yoksulluk sınırını veya güçlülük sınırını; su ve gıda kaynakları ve bunların ticareti belirler pozisyondadır.
Son FAO raporlarına göre gıda yardımına ihtiyaç duyan ülkelerin sayısı iyice artmış durumdadır. İç savaşlar, mülteci sorunları ve iklimsel etmenler gıda bulma ve gıda güvenliği konularında etkili baskılar oluşturmaktadır. İnsanların ve ülkelerin gelirlerinin azalması, tarım ürünlerinin fiyatlarının artması ve gıda dağıtım ağlarındaki yetersizlik ve daha da kötüye gidiş ve değişimler oluşan baskıyı daha da pekiştirmektedir.
Özellikle tarımsal ürünlere dayalı geliri olan ülkelerin girdi kullanımında ithalata bağımlı olmaları da, gelişen ülkeler açısından önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika, Pakistan ve Endonezya dünyanın en kalabalık insan nüfusunun ve en ucuz insan gücünün bulunduğu ülkeler. İşsizlik ve yoksulluk bu ülkelerde halkı ülkeleri iktidarına ve sistemlerine karşı direnç değiştirme noktasına kadar getirmiş durumdadır.
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan yakın geçmişte hem siyasi hem ekonomik bir değişime uğramış, geniş alanları ve farklı özellikleri ile yeni yeni kendilerini ispat etmeye hazır duruma gelmeye başlamışlardır.
Güneydoğu Asya ülkeleri de kendi aralarındaki eski oluşumları canlandırmaya başlayıp hatta yeni oluşumlar içine bile girmiş durumdalar.
Belirttiğimiz ülkeler yakın geçmiş tarihe kadar Batılı gelişmiş ülkeler tarafından küçük görülmüş ve hafife alınmışlardır.
Bu ülkelerin son dönemlerde bir araya gelişlerindeki neden;
- Ezilmişlik, yoksulluk gibi görünmesine karşın ana etmen beslenmedir;
- Suyun, tarımın, gıdanın ve toprağın kıymetini daha fazla anlamaya başlamalarıdır;
- Bu bir satıra sığabilen kelimelerin dünya devlerini diz çöktürecek duruma getirebileceğinin farkına varmalarıdır.
Artık günümüzde gıda ürünleri, dünya ticaretini rahatlıkla değiştirebilecek güçtedir.
Son dönemlerde basında sıkça duyduğumuz ve bundan sonra daha da çok duyacağımız;
- Euro Asya Ekonomi Birliği’nin ( Ermenistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan ve Rusya Federasyonu) Vietnam ile imzaladığı serbest ticaret anlaşması 5 Ekim 2016 tarihinde yürürlüğe girdi,
- Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği APEC (bu birlik ABD nin de dahil olması yüzünden diğer oluşumlardan biraz farklıdır. Bu birliktelik de ABD nin olması BRİCS ve ŞİA ülkelerine yakın pozisyonda kalmak istemesi yatmaktadır)
- Güneydoğu Asya Ülkeleri İşbirliği ASEAN (Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya, Singapur, Kamboçya, Laos, Burma ve Vietnam)
- BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika),
- Şangay İşbirliği (ŞİA) (Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’a 2017 yılında Hindistan ve Pakistan’ın üye olacak olması ile dünyanın en büyük örgütü, en büyük ekonomisi, en büyük silahlı gücü durumuna gelecek, ayrıca bu birlikteliğin altında da Rusya’nın en azından bir tarafını güven altına almak istemesinin de yattığı söylenmektedir)
- Son olarak, Ekonomist Jim O'Neill tarafından dillendirilen; MINT ülkeleri (Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye). (http://www.bbc.com/)
Bu ülkeler aralarında enerji, sanayi ve tarım alanlarında önemli atılımlara önemli anlaşmalara imza atmışlar ve atmaya da devam etmektedirler.
Çin ve Rusya kalabalık nüfusları ile tarım ticaretinin gözbebeği durumdadırlar. Diğer ülkeleri zengin veya fakir duruma düşürebilecek güçlerinin farkında olarak hareket etmektedirler. Rusya ile ülkemiz arasında son dönemde yaşanan gelişmelerde özellikle bölgemiz üreticisinin önemli bir şekilde etkilenmesi de bu gelişmelere örnek bir sonuçtur.
Diğer yandan Rusya ve Çin hayvancılık alanında da geniş yaylaları ile dünya hayvancılık sektörünü derinden etkileyebilecek güçtedir.
Ülkelerin ticaretini ve ekonomisini ayakta tutan önemli ticaret güzergahları ve durakları da son dönemlerdeki gelişmelerle değişmeye ve yeni şekiller almaya başlamışlardır.
Tarım ve tarıma dayalı sanayisi ile ülkemiz genç nüfus gücünü de dikkate alıp yukarıdaki gelişmeleri yakından takip ederek stratejik hamlelerini ona göre belirlemesi gerekmektedir.
Son dönemlerde meydana gelen bu birlikteliklerden ve etki alanlarından uzak kalmak bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için kayıp yaratabilecektir.
Özellikle AB ülkelerinin, Türkiye tarım sektörü üstündeki etkileri ve baskıları düşünüldüğünde, gelişme ve büyüme adımları atan bu ülkelerden meydana gelen örgütler ve ülkeler de, ülkemiz için farklı bir çıkış kapısı halini almış durumdadır.
AB ülkeleri ve ABD’nin 2000 yılından sonra dünya tarım ürünleri ihracatındaki payının gerilemesine karşılık, BRICS ülkelerinin ihracat payındaki artış (bu ülkelerin tarım ürünleri ihracatındaki payı 2000=100 kabul edilmiştir) grafikte açıkça görülmektedir.
AB’ye olan tarım ürünleri ticaretimizi olumsuz etkilemeyecek şekilde yeni ülkeler ve ülke gruplarından oluşan alternatif pazarlar göz ardı edilmemelidir. Bu kapsamda yapılacak çalışmalar ülkemizin tarımsal üretim potansiyeli ile eşdeğer bir gelişme gösteremeyen tarım ürünleri ihracatımızın artması için de bir çıkış yolu olarak görünmektedir.
Dünya ticaretinin akışında gözlemlenen bu değişikliklerden etkilenmemek elde değildir. Tarım ve gıda ürünlerinin siyasi ve ekonomik güç olarak kullanıldığı günümüz dünyasında, Türkiye’nin dünya ticaretinin yeni oluşacak güzergâhlarının önemli bir noktasında pozisyon alması gerekmektedir.
Dünya ticaretinin alışıldık güzergahları ve durakları hızla değişmeye devam ederken bu değişimden en güçlü ve en karlı şekilde çıkabilmemiz tamamen bize bağlıdır.
YAZAR: Bilge KEYKUBAT
Yayınlanan bu makale aksi belirtilmedikçe İzmir Ticaret Borsası ‘nın görüşünü yansıtmaz.