16.04.2024
16:34
EN

Geleceğimiz için Tarım ve Gastronomi Turizmini İnşa Etmek Zorundayız

Geleceğimiz için Tarım ve Gastronomi Turizmini İnşa Etmek Zorundayız

Yazar: Bilge Keykubat

Pandemi dünyada olduğu gibi ülkemizde de pek çok değişime, pek çok yeniliğe yol açtı. Yeni meslekler, yeni bölgeler, yeni trendler, yeni felsefeler birbiri ardına gelmeye başladı.

Dünya 2020 yılı Mart ayı öncesi ve sonrası olmak üzere iki döneme ayrıldı.

Pandemi ile birlikte başlayan yeni dönem biz insanlar için büyük bir değişim ve yenilenmenin de göstergesi oldu. Ölüm korkusu insanları evlerine kapattı. Çalışma hayatının eve taşındığı, dijitalleşmenin her alanda ön plana çıktığı bir süreç başladı. Pek çok alanda ilkleri ve belirsizlikleri yaşadığımız bu dönemde ölüm korkusu ile evlere kapanan insanları başka bir korku sarmıştı “Aç mı kalacağız?”.

Evlere kapanan insanları saran gıda bulabilecek miyiz kaygısı yeni felsefeler, yeni modeller ve yeni trendlerin de bir kıvılcımı oluvermişti:

“Kırsala kaçış ve kendi besinini kendin üretme.”

Evlere kapanan veya kırsala kaçan insanlar bir süre sonra başka bir şeyi fark ettiler:

Tek başlarına imkansız”.

İnsanlar hem tek başlarına olamayacaklarını hem de mesleklerin ve işlerin de tek başlarına bir çıkış sunamayacağını anladılar.

İşte bu nokta, yeni bir ekosistemin adımlarını çok sağlam atmasını sağlıyordu. Tarım-Gıda-Sağlık-Turizm-Teknoloji artık tek bir ekosistemin parçaları haline geldi. Pek çok ülke ve toplum bu dörtlüyü ayrılmaz bir parça olarak görmeye başladı.

Artan ve değişen kişisel beklentiler de bu ekosistemin en önemli itici gücü haline gelmiş durumda. Bu yeni dönemde sektörde en büyük ile en küçük firma veya en büyük ülke ile en küçük ülke karşı karşıya kalabiliyor ve küçük büyüğe diz çöktürebiliyor.

Pandemi geleceğin tahmin edilemez olduğunu gözler önüne serdi. Bu nedenle artık ileriye daha doğru bakmak ve ayaklarımızın yere daha sağlam basması gerektiği gerçeği unutulmamalı.

Turizm de pandemiden derin bir şekilde etkilenen sektörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor ve yeni akımlar önümüzdeki dönemin turizm sitemini derinden etkileyeceğe benziyor.

Toplu etkinlikler yerine bireysel veya küçük gruplar bariz bir şekilde kendini göstermeye başladı bile.

Artık sırt çantasını alıp eşi veya bir arkadaşı ile kendini kırsala atan insanlar çok daha fazla görülmeye başladı.

Deneyim yaşamak isteyen insanların arzusu çok güçlü.

Koluna sepetini alıp tarladan domateslerini toplamak, zeytin hasadı yapmak, yavru koyunları biberonla beslemek, hayvanların yemlerini değiştirmek, kümesten yumurta toplamak, hatta buralarda topladığı ürünleri de satın almak inanılmaz bir deneyim olarak karşımıza çıkıyor.

Hem bunu sadece deneyimlemek isteyenler hem de bu deneyimi yaşayıp ben de bir çiftlik kurabilir miyim diye düşünenler için biçilmiş kaftan bu deneyimler. İster tarlada ürününü toplayıp, yemeğini yiyip, topladığı ürünün parasını ödeyerek akşam evine dönme, ister bütün bunları yaptıktan sonra orada konaklamak. İkisi de tercih edilebiliyor. Bir de bunun üzerine o üreticinin veya çiftliğin kendi satış noktasından ürettiği reçelini, konservesini, turşu, tarhana, ekmek vb. ürettiğini satması da eklenince güzel bir sistem ortaya çıkıyor.

Gündüz tarlada ürünlerini toplayıp, akşam yöresel restoranında yemeğini yiyip, sonrasında çadır, bungalov veya yeni trend mobil “Tiny House”  larda konaklama fikri 5 yıldızlı kalabalık otellerde konaklamanın önüne geçmeye başladı. Bir de konakladıkları bölgedeki gizli cennetlerin ziyareti, bölgedeki parkurlarda yürüyüş, atölye çalışmaları, yerel halk ile temasa geçmek, farklı kültürleri deneyimlemek, kökene olan ilgi, farklı mutfakları tatmak, yerel değerleri öğrenmek gibi artı faktörler de dahil olunca mükemmel bir deneyim çeşitliliği karşımıza çıkıyor. Dolayısı ile çiftliklerin de en büyük gelir kapısı bu tarz aktiviteler. Üretici pazarları da hem deneyimsel hem de sağlıklı gıdaya ilk elden ulaşma isteği nedeniyle gelecek vadetmekte. Tarımsal üretimde yaş seviyesi yüksek olan ülkemizde pandemi ile birlikte üretici pazarları da sokağa çıkma ve bulaş riski nedeni ile zarar gören alanlardan. Bu da ülkemizde hala daha kendini tam olarak gün yüzüne çıkaramayan “Topluluk Destekli Tarım Modeli”nin dijital dünyada güçlenmesini sağladı.

Sürdürülebilir ve güvenilir gıdanın önemini her geçen gün daha da arttırdığı dünyamızda yerel gıda ve yerel üretici kavramının ülkemiz için ne kadar önemli olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Bütün bunlar tarımsal üretim bakımından baktığımızda; büyük üreticiye olan ihtiyaç kadar küçük üreticiye de ihtiyaç olduğunu açıkça gösteriyor.

Pandemi ile birlikte zanaatkarlara ve yerel fikirlere ilginin artması, insanların sevdikleri ve arkadaşları ile diyaloğa geçmesini sağlayacak etkinliklerin önemini iyice arttırmıştır.

FAO kaynaklı veriye istinaden; tarımsal turizm pazar büyüklüğü 2019 yılında 69,24 milyar ABD Doları iken; bu rakamın 2027 yılında 117,37 Milyar ABD Dolarına ulaşması bekleniyor. Ülkeler bu pazarda daha güçlü bir durağa sahip olabilmek adına ciddi stratejiler geliştiriyor. Bu noktada turistler arasında ekonomik, doğa temelli ve sürdürülebilir turizme talebin artması çok önemli bir ateşleyici.

Turizmin pandemiden en çok etkilenen sektörlerden biri olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Ancak turizmin alt kollarından tarım turizmi pandemiden en az etkilenen alan olarak da herkesi cezbediyor.

İşte bu noktada; değişen iklim koşulları, kuraklık, dünyanın sağlıklı bir yapıda kalması, çevre koruma, adil ve temiz gıdaya ulaşım her sektörde olduğu gibi turizm sektörünü de yönlendirmeye ve etkilemeye başladı.

Gelişmekte olan ülkelerde kalkınma hedefleri arasında gösterilen tarım sektörünün büyümesinde “Kentsel Tarım” da önemli yer tutmaktadır. Dünyada; kentsel tarım, kentsel nüfusun çevresel değişime karşı savunmasızlığını azaltmada bir yol olarak kullanılır. Bu nedenle de günümüzde pek çok yerel yönetim; yoksulluk, gıda güvenliği, beslenme sorunları ve çevre gibi zorluklara yanıt vermede etkili bir araç olarak kentsel tarımı geliştirmek üzere hamleler yapmaktadır.

Çevresel sürdürülebilirliğe dayalı, doğal kaynakların kullanımını azaltan, su ve enerji tasarrufu için önlemleri destekleyen, iklim dostu, tarımsal yenilikleri önemseyen ve tarımda dijitalleşmeyi destekleyen bir döngüsel turizm deseni oluşturma artık siyasetler üstü olarak dünya insanları tarafından kabul edilmektedir. Burada bir de yüksek kaliteli, otantik ve toplum temelli bir turizm deneyimi eklendi mi çok da verimli olacaktır. Pandemi ile otantik deneyimleri bir yıldır dijital dünya üzerinden deneyimleyen seyyahlar artık fiilen deneyimlemek üzere etkileşime geçmek üzereler.

Topluluk destekli tarım ve gıda grupları gibi topluluk temelli turizm için modeller ön plana çıkmaktadır. Dünyanın farklı farklı yerlerinde artık “Topluluk Temelli Turizm” modelleri pek çok birbirine yakın destinasyon tarafından tercih edilmeye başlanmış durumdadır.

Tarım turizmi bölge ekonomilerinin bölge hakkında neyin iyi olduğunu vurgulamasına izin verir ve turizm ve tarım ile ilgili faaliyetlerin birleştiği geniş bir faaliyet yelpazesini kapsarsa o kadar verimli olacaktır.

“Tarım turizmi ile teknoloji de iç içe olmak zorundadır.”

Pandemi ile birlikte iş yaşantısı da evrildi ve değişme uğradı. Artık; şirketlerin çalışanlarına evden çalışma izni verdiği hatta bazı firmaların tamamen evden çalışma sistemine geçtiği bir döneme girdik. Bir yılı aşkın süredir kapalı alanda vakit geçiren insanlar artık kendilerine yeni yollar aramakta, farklılıklar peşinde koşmaktadır. Bu işlerde ihtiyaç; elektrik, internet ve bir bilgisayardan ibaret. Evden çalışma izni alan bu insanlar için farklı bir hayat deneyimi de başlıyor aslında, bir nevi bu kişilerin içindeki seyyah da uyanmaya başlıyor. Bu kişiler kendilerine “Dijital Göçebe” diyor. Bazı ülkeler hızlı davranıp bu dijital göçebeleri kendilerine çekmek için hemen dijital göçebe vizesini kanunlarına eklediler bile. Dijital göçebe vizesi ile İzmir’deki işinizi Bermuda’dan yürütebilirsiniz. Pandemi dijital göçebe yaşam tarzına ciddi bir pas attı ve bazı ülkelerde bu pası iyi değerlendirerek kullanmaya başladı. Barbados, Bermuda, Anguilla, Estonya, Dubai, Gürcistan, Cayman Adaları göçebe vizesi vermeye başlayan ülkeler. Aruba ve Hırvatistan da çok yakın bir zamanda göçebe vizesi vermek için harekete geçmiş durumda.

Artık insanlar dört duvar arasında çalışmak istemiyor. Pek çok kişinin hayalinde kırsalda yaşam var. Ülkemiz kırsal alan bakımından pek çok ülkede olmayan bulunmaz güzellikler sunuyor. Dijital göçebeler gün içindeki iş saatlerini doldurduktan sonra dışarı çıkarak bulundukları yeri en iyi şekilde yaşamak isteyeceklerdir. Oranın gizli güzelliklerini keşfedecek, yerel ürünlerini tüketecek, yerelden alışveriş yapacaklardır. Oranın kültürünü ve yaşamını deneyimlemek dijital göçebeler için bulunmaz bir deneyim olacaktır. Son dönemde önemli trend olan deneyim yaşamak için de ülkemiz çiftlikleri ve kırsalımız çok uygun. İşte bu noktada; bizim ülkemiz de göçebe vizesini tarım turizmi ile çok rahat modelleyebilir.  Tarım turizminin en iyi şekilde yaşanabileceği yerlerden biri olan ülkemizde, tarımsal turizmin gelişiminde “Dijital göçebeleri” çok iyi entegre edebilirsek sektöre en büyük desteği vermiş oluruz.

 

Dijital göçebeyi tarım turizmine entegre etmişken aklımıza bir de dijtal tarım geliyor. Pandemi ile birlikte teması en aza indirerek pek çok bulaş riskini ortadan kaldıracak olan tarım turizminde “Tarımda Blok Zincir” teknolojisi kullanımını da göz ardı etmeyelim. Tarım turizmine entegre edilmiş bir blok zincir; zaman kayıplarının önüne geçecek, konaklama, yiyecek ve içecek takibi yapmayı kolaylaştıracak, tarladan masaya tedarik zincirini gözler önüne serecek, insanların tükettiği ürünlerin kökenini, hikayesini ve tabii ki de kalitesini görmesini sağlayacak, akıllı sözleşmeler yolu ile her iki tarafı da garanti altına alacak, biten malzemenin siparişi otomatik olarak verilebilecek, personel masrafını azaltacak ve en önemlisi de müşteri memnuniyetini arttıracaktır. Pandemi ile birlikte “Çevrimiçi ürün incelemeleri” tüm zamanların en yaygın halini almışken tarım turizminde blok zincir kullanımının üstüne düşmek sanırım artık yine olmazsa olmazlar arasına girmek zorunda.

Artık biliyoruz ki; deneyimlerin öne çıktığı, yeni modellerin geliştiği, çevresel faktörlerin öneminin iyice arttığı ve tabii ki de sağlıklı bir yaşamın artık olmazsa olmaz olduğu dünyamızda ülke olarak daha etkili ve güçlü yol alabilmemiz açısından Tarım-Gıda-Sağlık-Turizm-Teknolojiyi ayrılmaz bir bütünün parçaları olarak benimsemeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz.

Yazar: Bilge KEYKUBAT

 

YAZAR: Bilge KEYKUBAT

 

Yayınlanan bu makale aksi belirtilmedikçe İzmir Ticaret Borsası ‘nın görüşünü yansıtmaz.

 


 

Geri dön

Bu internet sitesinde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerez kullanılmaktadır. Çerezleri nasıl kullandığımız hakkında daha fazla bilgi için Çerez Politikamız’ı ziyaret edebilirsiniz. Çerez kullanım tercihinizi belirtiniz: